Düşünceli ve saygılı yorumlarınızı bekliyoruz.
Misafir olarak yorum yapmak için bu adresi kullanın: guest@maninwhite.me
Rüya gördünüz mü?
Sorunlarınızı var mı?
Size yardım etmekten mutluluk duyarız.
Daniel rüyayı anlattıktan sonra krala rüyanın anlamını söyledi:
Daniel 2:37-45
Sen, ey kral, kralların kralısın. Göklerin Allah’ı sana egemenlik, güç, kudret, yücelik verdi. İnsanoğullarını, yabanıl hayvanları, gökte uçan kuşları senin eline teslim etti. Seni hepsine egemen kıldı. Altından baş sensin.
Senden sonra senden daha aşağı durumda başka bir krallık çıkacak. Sonra bütün dünyada egemenlik sürecek tunçtan üçüncü bir krallık çıkacak. Dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer. Demir gibi tümünü kırıp parçalayacak. Ayaklarla parmakların bir kesiminin çömlekçi kilinden, bir kesiminin demirden olduğunu gördün; yani bölünmüş bir krallık olacak bu. Öyleyken onda demirin gücü de bulunacak, çünkü demiri kille karışık gördün. Ayak parmaklarının bir kesimi demirden, bir kesimi kilden olduğu gibi, krallığın da bir bölümü güçlü, bir bölümü zayıf olacak. Demirin kille karışık olduğunu gördüğüne göre halklar evlilik bağıyla birbirleriyle karışacaklar, ama demirin kille karışmadığı gibi onlar da birbirine bağlı kalmayacaklar.
Bu krallar döneminde Göklerin Allah’ı hiç yıkılmayacak, başka halkın eline geçmeyecek bir krallık kuracak. Bu krallık önceki krallıkları ezip yok edecek, kendisiyse sonsuza dek sürecek. İnsan eli değmeden dağdan kesilip gelen taşın demiri, tuncu, kili, gümüşü, altını parçaladığını gördün.
Ulu Allah bundan sonra neler olacağını krala açıklamıştır. Düş gerçek, yorumu da güvenilirdir.
Daniel krala, Allah’ın bildirdiği gibi, kendi krallığının yok olacağını ve onunkinden daha aşağı bir başka krallığın geleceğini gösterdi. Daha sonra, sırayla, heykelin farklı bölümleriyle temsil edilen diğer krallıklar gelecek ve gidecek.
Bu rüya bazı belirsiz olaylarla ilgili değildir. Her nesilde okul çocuklarına öğretilen dünya tarihi olaylarını, gerçekleşmelerinden yüzyıllar önce önceden haber veriyordu. Daniel’in bu rüyayı yorumu peygamberlik sözünün güvenilirliğine dair var olan en sağlam kanıtlardan biridir. Çoğunlukla şu anda Müslüman dünyasının kalbinde yer alan ülkelerin tarihinden bahsettiği için Müslümanlar özellikle ilgisini çekiyor. Şimdi daha yakından bakalım:
Bu rüyadaki simgelerde bir ilerleme olduğunu görmek kolay: Birbirini izleyen her güç, bir öncekinden daha düşük değerli ama daha sert bir metalle temsil ediliyor. Tüm heykelin üzerinde durduğu ayaklar farklıdır, bacaklar gibi kısmen demirden, kısmen de - beklediğimiz gibi - başka bir metal yerine kilden yapıldı. (Bunu Daniel kitabının 7. bölümündeki aynı krallıkların farklı bir peygamberlik özelliğiyle de karşılaştırabilirsiniz. Bu da anlatılan olaydan yüzyıllar önce bildirilen peygamberlik sözlerinin doğruluğunu gösteriyor.)
Nebukadnezar tarafından yönetilen krallık Babil, eski efendisi Asur’u yenerek güçlendi. Merkezi bugünkü Irak’tı ve egemenliği batı İran’dan güney Türkiye’ye ve Yesrib’e (Medine) kadar uzanıyordu. Gücünün zirvesindeyken hiçbir rakibi yoktu. Nebukadnezar, Yahudi topraklarını fethettikten sonra (Allah’ın birkaç peygamberi tarafından peygamberlik edildiği gibi) Daniel gibi genç adamlara Babil’e taşınmalarını emretti. Altın, bu imparatorluğun konumunun eşsizliğini temsil eder. Altın ayrıca Babil’in saraylarını süslemek ve özellikle birçok sahte tanrısını biçimlendirmek için aşırı derecede kullanılmıştır.
Daniel kitabının 3. bölümünde Kral Nebukadnezar’ın tamamen altından büyük bir heykel yaptırdığını ve El-Muhyî’nin (Can Veren) hizmetkârları da dâhil olmak üzere herkesin bu heykelin önünde eğilerek ona tapınmasını emrettiğini okuruz. Bu, Allah’a karşı açık bir isyan hareketiydi. Ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir kral Yüce Allah’ın iradesini değiştiremez. Nebukadnezar’ın rüyasından yaklaşık altmış yıl sonra, Babil bir sonraki süper gücün eline geçti.
Kral II. Koreş (Büyük) büyük şehri fethettiğinde Peygamber Daniel hâlâ Babil esaretindeydi. Halefi I. Darius döneminde imparatorluk, o zamana kadar hayal edilebilecek her şeyin ötesinde bir boyuta ulaştı. Trakya, Transkafkasya, güney Kazakistan ve Tacikistan’a kadar Orta Asya da dahil olmak üzere bugünkü Türkiye’nin tamamını kontrol ediyordu. Doğuda Pakistan’a, güneyde Umman’a, batıda ise Libya ve Makedonya’ya kadar uzanıyordu. Gümüş, krallığın niteliğini tanımlamanın yanı sıra, hem arkeologların hem de dönemin peygamber kitaplarının tanıklık ettiği gibi, bu geniş alanda ana para birimiydi. İki yüzyıl süren imparatorluk dört yıldan kısa bir süre içinde çöktü.
Fetih genç bir Makedon hükümdarı olan ve Müslümanlar tarafından en çok Farsça adı İskender olarak bilinen Makedonyalı III. Aleksandros (İskender) tarafından gerçekleştirilmiştir. İskender Anadolu’nun kontrolünü Perslerin elinden aldıktan sonra Kudüs’e gitti. Orada, zamanının hahamları ona Daniel’in kitabını gösterdiler. Kendisini yüzyıllar önce peygamberlikte bulunulan kral olarak tanıdı ve önceden bildirildiği gibi Persleri tamamen ezeceğine inandı. Bazı bilginler de Kehf suresinde adı geçen Zülkarneyn’i İskender’le özdeşleştirirler. Makedonyalı, Mısır, Tacikistan ve Pakistan’a kadar savaşmış ve ardında bazıları günümüzde de yaşayan şehirler bırakmıştır: Türkiye’de Çanakkale, Tacikistan’da Khujand, Afganistan’da Herat ve Kandahar ve tabii ki Mısır’da Al-Iskandariya (İskenderiye). İskender genç yaşta öldü, ancak Orta Doğu ve Orta Asya’daki Yunan mirası, çoğunlukla İskender’in generallerinden ikisi olan Seleucos (Selefkos) ve Ptolemaios (Batlamyus) krallıkları aracılığıyla yüzyıllarca sürdü. Nebukadnezar’a gösterilen heykelde imparatorluğunu temsil eden metal olan bronz, resme gerçekten uyuyor. İskender için savaşan Yunanlılar, bu metalin sayısız diğer kullanımının yanı sıra bronzdan yapılmış göğüs zırhları ve miğferler giyiyorlardı.
Dünya hakimiyetine ulaşan bir sonraki imparatorluk muhtemelen hepimiz tarafından biliniyor - Roma. Bu, rüyada tasvir edilenler arasında en uzun ömürlü olanıydı. Roma şehirlerinin kalıntıları Anadolu’yu ve tüm Akdeniz ülkelerini, hatta Almanya ve İngiltere’yi kaplamaktadır. Hayranlık duyulan ve korkulan bu İmparatorluk büyük işler başardı ve Avrupa’nın "medeniyetin kenarlarından" onun taşıyıcısına döndüğünü gördü. Aynı zamanda anlatılanlar arasında en zalim güçtü. Romalı askerler (Kur’an’ın Nisa 4:157’de belirttiği gibi Yahudiler değil) Hz. İsa’yı (O’nun selamı üzerimize olsun) çarmıha gerdiler. Demir, onların zamanında kullanılan başlıca metal oldu - en düşük kalite ve değere sahipti, ancak kendisinden önceki üç metalden daha sertti.
MÖ 6. yüzyılda yaşayan bir adamın, yüzlerce yıl boyunca birbirini takip eden dört dünya imparatorluğunun yükselişini ve çöküşünü öngörmüş olması şaşırtıcı değil mi? Allah’ın sözlerinden kim şüphe edebilir? Tevrat, Zebur ve İncil’de bulunan peygamberlik sözlerinin arkasında bizzat El-Melik’ten (Hükümdar) başka kimsenin olmadığını gördüklerinde bu sözlerin geçerliliğini sorgulamayı kim ister?
Yine de bir sonraki şey, şimdiye kadar gördüklerimizin hepsini aşıyor.
Sonraki bölümü okuyun: Kilden Ayaklar